14 Aralık 2024
19may
Ramazan Kara

Yarın ATATÜRK’Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI.
Bu bayramın gerçek adı, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI idi. Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda, bu adla kutlardık. Atatürk’ü 10 Kasım günlerinde anardık.
12 Eylül 1980’de yönetime el koyan çok akıllı ve çok Atatürkçü(!) kadro, her şeyi değiştirmeye çalıştığı için bu bayramın adını da ATATÜRK’Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI olarak değiştirdi.
Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun bile adını değiştiren bu bilge kişilere, itiraz etmek büyük suç olduğu için de kimse sesini çıkaramadı.
O dönemde, Cumhurbaşkanımız Kenan EVREN, mahkum sorunlarını “Asmayıp da besleyelim mi?” diyerek çözerken tarikatlarla da alanlarda ayetler okuyarak savaşıyordu.
Hakimler ve Savcılar, gerekeni yapsa bile Cumhurbaşkanı hızını alamıyordu bir türlü.
Oysa tarikatlarla mücadele savcıların ve mahkemelerin işiydi. İlle de ayetler okumak gerekiyorsa bu ülkenin “Diyanet İşleri Başkanlığı” diye bir kurumu vardı. Ancak bu işler Cumhurbaşkanı dışında birine verilemezdi. Madem ki cumhurun başı, cumhurun her şeyine el atmalıydı. Öyle de oldu.
Atatürk’ün yaptığı çoğu şeyi değiştirmenin suçluluk duygusundan olsa gerek bu bayramın adı bir anda “ATATÜRK’Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI” oluverdi. Atatürk’ün kurduğu kurumların çoğu yok edilmiş veya büyük değişikliklere uğratılmış olsa bile, Atatürk’ün istediği özgür olması gereken gençlik baskı altına alınsa bile bayramımızın başına “ATATÜRK’Ü ANMA” getirilince sorun kalmazdı.
Üstelik o dönemki cumhurbaşkanımız da Atatürk gibi olmasa bile her konuda konuşmuyor muydu?
Sapasağlam olduğu halde Atatürk gibi o da bastonla gezmiyor muydu? Ha Atatürk, ha O…(!)
Atatürk ve arkadaşları, Kurtuluş Savaşı sırasında bile Türkiye Büyük Millet Meclisi kararlarına göre davranıyordu.
Kenan EVREN, tek başına veya çok sıkışırsa Konsey üyesi arkadaşlarıyla karar alıyordu.
Atatürk döneminde 25 yaşındaki bir genç bakan yapılıyordu ama Kenan EVREN zamanında, suçu işlediğinde 17 yaşında olduğu iddia edilen bir genç, 18 yaşında diye idam ediliyordu.
O kadarcık kusur kadı kızında da olmaz mıydı?
İşte, günümüzde neredeyse araya gittiğini söyleyebileceğimiz gençliğin temelleri böyle atıldı. Üniversite gençliği, büyük baskı altına alındı önce. Ardından üniversiteler, liselerde olduğu gibi disipline edilmeye başlandı. Özerklik yok edildi. Gençler, ülke sorunlarıyla ilgilenmekten uzaklaştı, marka ezberlemeye böyle başladı. Günümüzün yaşlıları veya orta yaşlıları olan bizler, o dönemde sesimizi yükseltemedik.
Sindirildik, korktuk. Şimdi kolayca “Gençlik elden gitmiş. Gençler ülke sorunlarına yabancı. Gençler, sorumluluk almaktan kaçınıyor.
Gençlik, yozlaşıyor” türü söylemlerde bulunan bizler, belki de o zaman ses çıkarmayışımızın veya ses çıkaramayışımızın nelere mal olduğunu hala anlayamayacak kadar düşünce yoksunuyuz.
Birkaç yıl önce; KPSS ve YGS Sınavlarında yaşanan kopya ve şifreleme olaylarının temelinde yatan gerçek sorun budur işte. Üniversiteler, özgür ve yaratıcı, yeterli eleman yetiştiremiyor. Ne söylenirse onu yapan öğrenciler istiyoruz. Okulu bitiren o öğrenciler de, yapıcı ve yaratıcılıktan yoksun oluyor.
ÖSYM gibi kurumların başına bile bu işin uzmanı olmayan kişiler getirilebiliyor.
Üniversiteler özerk, gençlik özgür olmadığı sürece daha pek çok sıkıntılar, çok skandallar yaşarız.
Bu nedenle yarın gençlere, süslenmiş cümlelerle içi boş şeyler söyleyeceğimize, önce gençliği anlamaya yönelmeliyiz. Gençliğin bayram yapmasını gerçekten istiyorsak, bir dönem kendimizin de genç olduğumuzu ve o dönemde yaşadığımız sıkıntıları anımsayarak ona göre davranmalıyız.
Çocuklarımız en değerli varlıklarımızsa, dünün çocukları bugünün gençliğiyse ve bugünün gençliği yarın yerimizi dolduracak olan orta yaşlılarımız, yetişkinlerimiz olacaksa aklımızı başımıza alalım.
Çocuklarımızı, gençlerimizi, ailemizi, ülkemizi, geleceğimizi birazcık düşünüyorsak yapalım bunu. Hatta yalnızca kendimizi düşünecek kadar bencilsek bile ne olur aklımızı başımıza alalım.
Bizim sorumsuzluğumuz nedeniyle araya gitmeye aday konumuna getirdiğimiz gençliğimizin, araya gidecek toplum olmasına engel olmak için sizce de aklımızı başımıza almaya değmez mi?
Atatürk’ü gerçekten anlayanların, anlamaya çalışanların, doğru dürüst bir KPSS veya YGS sınavından bile geçiremediğimiz gençliğimiz başta olmak üzere tüm gençlerimizin, kendini genç hissedenlerin ve centilmenliğinden ödün vermeden sporculuğunu sürdürebilen iyi ahlaklı herkesin ATATÜRK’Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI KUTLU OLSUN