3 Kasım 2024
Ramazan Kara

Merkez Bankası başkanı değişikliği nedeniyle, yeni başkan Sayın Hafize Gaye Erkan göreve başlayınca “Merkez Bankası -yeni- Başkanını; Üniversiteyi, en iyi derece ile bitirmiş bir öğrenci, 25 yaşında profesör olmuş bir akademisyen ve kurumun ilk kadın başkanı olması nedeniyle önemsiyorum.
Dilerim ve umarım, alacağı kararlara karışılmaz ve o kararlara uyulur” demiştim.
Ekonomik olarak, zor günler yaşadığımız bir zaman diliminde; Sayın Mehmet Şimşek bakan olarak açıklanınca da, IMF’ye bağımlı olmasak da, alacağı önlemlerle “Kendi çapımda, ben de IMF’yim. O nedenle; uygulayacağım sistem ile epey can yakacağım. Şu andaki veriler, başka türlü normal düzeye gelemez çünkü” der gibi bir havası olduğunu gördüğüm halde “Yeni bakan Sayın Mehmet Şimşek, ekonomiye -faturanın çoğunu, bize ödetse de- Kemal Dervişvari önlemlerle, çekidüzen verir. Ancak, sonuç alınmadan -istifa etmek zorunda kalır veya- görevden alınırsa, ülkemize ve bize yazık olur” diye yazmıştım.
Sayın Mehmet Şimşek, beni doğrulayan uygulamalar yapmaya, tahminimden daha erken ve çok hızlı başladı.
Yeni dönemde -önce- Merkez Bankası Faiz oranını, %8.5’ten %15’e yükseltti ve %76 civarında bir artış oldu.
NAS iptal oldu ve “NASipte ne varsa ona razı olmaya başladık yani.
Bu arada, yeni asgari ücret de: 11.402 lira oldu.
1. derece 4. kademeden emekli 2 üniversite(lisans) mezunu, emekli bir öğretmen olan benim maaşım ise :11.557 lira.
Aradaki fark, 155 lira yani.
Asgari ücretin açıklandığı günlerde “Şu anda 11.500 ile 12.500 arasında olan emekli öğretmen maaşı, Temmuz zammı ile birlikte 13.500 ile 14.500 arasında olur” diye yazmıştım.
TBMM’ne gelen tasarı, beni yanıltmadı ama “Cumhurbaşkanımız, emeklilerin hakkını da fazlasıyla verdi” demek için yeni bir artış ve seyyanen zam olabilir.
Emekli maaşlarına “%25+biraz daha” zam yapılır ve “ölümü görüp sıtmaya razı olma” durumu yaratılarak, emekliler “8000 lira seyyanen zam” almış gibi mutlu(!) edilebilir.
Emekli ortalamamızın; bir ayağı sağlık kuruluşunda, bir ayağı çukurda iken “bir eli yağda, bir eli balda” gibi, seyyanen zamdan mahrum bırakılmasını kınıyorum.
Yatalak veya bakıcıya muhtaç ve kirada oturan emekliler olduğu da unutulmamalı.
O nedenle; bir öneride bulunmak istiyorum: Seyyanen zam verilmeyen emeklilerin maaşı, Kur Korumalı Mevzuat gibi kur korumalı veya kura endeksli olsun.
Emeklilerinin sağlık harcamaları fazla oluyor ve ilaç ücretleri, döviz kuruna göre değişiyor ve devlet tarafından ücreti ödenmeyen ilaçlar almak durumunda kalıyor çünkü.
Sağ gözümün yarısı kıpkırmızı olduğu için -dün- göz doktoruna gittim. Doktor, 4 ilaç yazdı. İkisinin -490 lira tutan- ücretini, devlet ödemediği için ben ödemek zorunda kaldım.
Sağlık sorunu yaşayan emekli memur; daha iyi muayene olmak için profesöre gidince, muayene fark ücreti almak ve aynı emekliyi, seyyanen zamdan mahrum etmek acımasızlıktır.
Emekliler, 8000 lira tutarındaki seyyanen zamdan yararlanmasa da, maaş hesapları yapmaya başladı.
Hal böyle olunca, en çok sorulan soru da “Maaşın ne kadar artacak?” olmaya başladı.
“Maaşımın, alım gücü ne kadar düştü?” diye soran yok yani.
Büyük bir çoğunluk, aldığı paranın, alım gücüne değil toplamına bakıyor çünkü.
O nedenle; aylar önce 8.500 lira alan biri, 11.402 lira alınca mutlu oluyor.
Hükumetin en büyük avantajı, budur bence.
Bu durum karşısında ben, devletin maaş ödemesi azalsın diye “Asgari ücret, çalışanın insanca yaşamasını sağlayacak kadar olsun ve devletten maaş alan herkese asgari ücret ödensin ve ücrette eşitlik sağlansın” diye çağrıda bulunuyorum.
Birkaç yıl önce “Dolar bu kardeşim, dolar da boşalır da” diye espri yapanların, kulakları çınlatır gibi; dolar, dol(DURUL)dukça yükselirken, kemer sıkılacaksa, hepimiz sıkalım. Sıkılmayacaksa, bizim kemerimizi ve canımızı daha fazla sıkmasınlar.
Geçiş, yolcu, hasta vb garantisi verilip fazladan ödeme yapılan şirketlere, taahhüt edilen garanti sayı düşünülsün, garanti süresi uzatılsın.
Öyle bir uygulama, ek MTV almaktan daha karlı olur çünkü.
Atatürk döneminde, ekonomik kriz nedeniyle; milletvekili maaşları -%30 indirilerek- 500 liradan 350 liraya düşürülmüş. Benzer bir uygulama, tekrar yapılsın.
Bana göre; normal bir yurttaşın, her ay almak veya kullanmak zorunda olduğu şeylere yüzde kaç zam geliyorsa maaşlara da, en az o kadar zam yapılması gerekir.
MuazZAM ZAMlara, ZAManla alışsak da, kendimi yolunacak kaz gibi görme düşüncesinden vazgeçemiyorum.
Çalışan herkesin maaşına zam yapıp -zamlı maaş alsın veya almasın- motorlu taşıtı olan herkesten ek vergi almayı düşünmek.
Alacağı vergiden veya gecikme faizinden -vergi affı ile- vazgeçip aldığı vergiyi bir daha almak.
Doğal gaz abonesi olmayanlardan alınan vergiyle ücretsiz doğal gaz kotası oluşturup ortaya çıkan açığı ek MTV ile kapatmak.
Seyyanen zam verilmeyecek olan emekliden de, 2 kat MTV almayı düşünmek.
Emekli öğretmen olan bizden de, ikinci MTV alarak memurlara, seyyanen zam verip bize vermemek.
Hepsi, birbirinden ilginç fanteziler değil mi?
Öyleyse, bir ilginç fantezi de benden: Motorlu taşıtlardan, yılda 2 taksitle alınan vergi(MTV) 1 defaya mahsus 4 kez alınacakmış. Kalıcı olarak; 4 kez(her mevsim) veya 12 kez(her ay) alınsın ve devletimiz daha çok kazansın.