5 Kasım 2024
Ramazan Kara

Aşağıdaki yazıyı, 08.04.2019 tarihinde -07 Haziran 2015’te yapılan Genel Seçim sonuçları açıklandıktan sonra yazmış olduğum yazımdan alıntı yaparak da- yazdım.
Aynı tespitler, günümüz için de geçerli olduğu için -olduğu gibi- tekrar yayınlıyorum.
Bilindiği gibi bu seçimlerin en kilit partisi MHP oldu. Adalet ve Kalkınma Partisiyle CHP ve HDP de koalisyon hükumeti kurabileceği halde konuştuğum vatandaşların büyük bir çoğunluğu, her iki parti de sağ tabandan oy aldığı için MHP ile koalisyon kurulmasına daha sıcak bakmakta.
Ancak bu görüş, “Kürt Sorunu” ve “Yolsuzluklar” nedeniyle MHP tabanında pek kabul görmüyor.
Geçmiş yazılarımda kısaca değindiğim gibi bana göre; En geçerli hükumet modeli “Yapacaklarının halk tarafından benimseneceğinden emin bir biçimde, yasama organının denetiminden korkmayan bir azınlık hükumeti”
Bir siyasi partinin genel başkanının çıkarak; “Çiğ yemedim ki karnım ağrısın” dercesine diğer partilere dönüp “Biz yapacaklarımızı, sizlerin desteğiyle yaptığımızı halkımıza, açık yüreklilikle söyleyeceğiz. Halkımızın yaptıklarımıza, onay vereceğinden emin olduğumuz için de yasama organının denetiminden korkmuyoruz. Bu yüzden sizlerden yalnızca güvenoyu istiyoruz. Aldığımız güvenoyunu sonuna kadar hak edeceğimizi biliyoruz. Çünkü biz hem ülkemize hem halkımıza karşı yanlış bir şey yapmayacağız” demeli, diyebilmeli.
Halkımızın büyük bir çoğunluğuna göre ülkemiz koşullarının şu anda, HDP’nin tek başına kuracağı bir hükumet için uygun olmadığını, Adalet ve Kalkınma Partisinin, 13 yıldır ülkeyi yönettiği ve muhalefet partilerinin seçim bildirgelerinin, benzer içerikler taşıdığını göz önüne alarak ben, söz konusu azınlık hükumetinin CHP veya MHP tarafından tek başına veya birlikte kurulmasını düşünüyorum.
HDP de böyle bir hükumete destek vereceğini açıkladığına göre ortada bir engel kalmıyor çünkü.
Kimilerine göre böyle bir hükumetin önüne “Kürt sorunu” getirileceği öne sürülse de HDP yetkilileri, öyle bir ön koşulları olmadığını, dile getirdiler ve öncelikli isteklerinin “Seçim yasasının değiştirilmesi, Seçim barajının düşürülmesi, Asgari ücretin arttırılması, Emekliye maaş ikramiyesi, Çiftçiye ucuz mazot sağlanması” olduğunu söylediler.
MHP’nin, milliyetçilik konusundaki hassasiyetini çok iyi bildiğim ve bütün partilerin ilkelerine saygılı olduğum halde ben, seçimlerden sonra bu partinin sayın yetkililerinin hükumette yer almak istemez gibi söylemlerde bulunmalarını anlayamıyorum.
Bana göre her siyasi parti, hükumette olmak için oy ister ve eline bu fırsat geçince ilkelerini ortaya koyarak değerlendirmeye çalışır.
Bugünün gazetelerinde Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Eğer isterse Sayın Devlet Bahçeli’nin başbakan olacağı bir koalisyon hükumetinde de yer alırız” şeklinde özetleyebileceğimiz görüşüne göre MHP, zaman yitirmeden böyle bir hükumette bulunmak için ön koşullarının neler olduğunu açıklamalıdır.
Taban tabana zıt oldukları HDP’nin vereceği desteğe, MHP yetkililerinin, fazla güvenmek istememelerine saygı duyduğum halde hem böyle bir destek verip hem yarı yolda bırakacak bir HDP’nin, ilk seçimlerde çok oy kaybedeceğini iyi bildiğim için; “MHP yetkilileri, zaman yitirmeden böyle bir hükumette bulunmak için ön koşullarının neler olduğunu bir an önce açıklamalıdır” görüşümü yineliyorum.
Yapılacak bir erken seçimde, MHP tek başına iktidara gelemeyeceğine göre kendileri için en hayırlı yolun da bu olduğuna inanıyorum. Ülkeyi olası erken seçime gitmek zorunda bırakan partinin ilk seçimlerde oy kaybı yaşayacağına inanıyorum çünkü.
Yukarıdaki yazı, 7 Haziran 2015 genel seçim sonuçlarından sonra, yazmış olduğum bir yazımdan alıntılardır.
Anayasa Değişikliği Referandumunda, 24 Haziran Genel Seçimlerinde ve 31 Mart Yerel Seçimlerinde, haklımızın verdiği mesajlar da, “üç aşağı beş yukarı” aynıdır. O nedenle, aynı mesajları yukarıda paylaştığım için; yazımı, verilen yeni birkaç mesaj daha yazarak bitireceğim.
O dönemde, hükumetin kurulmaması için bin dereden su getiren ve erken genel seçim yapılmasının önünü açan Sayın Devlet Bahçeli, aradan birkaç yıl geçince; geçmişte, koalisyon hükumeti kurmadığı Adalet ve Kalkınma Partisinin, en büyük destekçisi ve adeta gizli ortağı oldu.
MHP, 9 Işık gibi ilkeleri olan ve o ilkeler ışığında yol alması gereken bir siyasi parti olduğu halde, köylünün ürününün tarlada kaldığı yıllardan hemen sonra aynı ürünleri, Tanzim Satış noktalarından alan köylüleri bile görüp eleştirmeyecek veya eleştiremeyecek kadar iktidar ortağı oldu.
7 Haziran Seçimlerinden sonra, seçmenlerin “Biz, MHP ve HDP’nin -neredeyse- eşit sayıda milletvekili çıkarmasını sağlayarak; ayrışmadan değil uzlaşmadan yana olduğumuza dikkat çektik. O nedenle; MHP yöneticileri, HDP milletvekillerini dışlayan tavırlardan vazgeçmeli. HDP yöneticileri de, ayrı devlet olmayı veya özerk bölgeler kurmayı dillendirmek yerine, Türkiye partisi olmayı tercih etmeli” demiştir, diye yazmıştım.
Aynı mesaj, 31 Mart Yerel Seçimlerinde; Adalet ve Kalkınma Partili başkanların yönettiği birkaç belediye başkanlığı MHP adaylarına kazandırılarak verilmiştir.
Bu sonuçlarla verilen iki önemli mesaj, çok iyi okunmalıdır.
Bunlardan birincisi, “Sayın Devlet Bahçeli, MHP; ya bir muhalefet partisi olarak kalmalı veya yoluna iktidar ortağı olarak devam etmelidir. Bu nedenle size, bir kez daha el veriyoruz. Bu eli tutmazsanız ve bu mesajı doğru okuyamazsanız, 2002 seçimlerinde olduğu gibi baraj altında kalmaya hazırlıklı olun. Oylarımızla, merkez sağ bir partiyi ayağa kaldırabileceğimizi –sakın- unutmayın” mesajıdır.
İkincisi de “Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, MHP ile -koalisyon gibi bir- seçim ittifakı kurabildiğiniz ve Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçtiğimiz halde dışarıdan tarım ürünü alır olduk. Ya MHP ile ortak bir hükumet kurun, ya da parlamenter sisteme yeniden geçerek tarafsız cumhurbaşkanı olarak kalın. Siz bizim cumhurbaşkanımızsınız ve MHP iktidarda bulunmayan bir siyasi partidir. Sizin için yolunu açmış olduğumuz Cumhurbaşkanlığı Sisteminin sona ermesi ve yeniden parlamenter sisteme geçilmesi için muhalefete destek vermemizi istemiyorsanız; ya yolculuğunuzu iki ayrı parti olarak sürdürün, ya da MHP üyelerine de; görev, yetki ve sorumluluk verin. Yoksa biz, muhalefete, yerel seçimlerde verdiğimiz desteği arttırıp –ilk genel seçimde- sizi de dinlendiririz” mesajıdır.
Bu mesajlar okunmazsa, parlamentoya merkez sağ bir siyasi parti gelip oturur ve parlamenter sisteme yeniden dönüş olur. O merkez sağ parti, kendisini geliştirmiş bir İyi Parti mi olur? Yoksa yeni bir parti mi kurulur? Onun netleşmesi için zaman gerek. Öyle bir sürecin yaşanıp yaşanmayacağı; cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Devlet Bahçeli’nin, son verilen mesajları doğru okuyup yorumlamaları ve gereğini yapmalarına bağlı çünkü.